Uzayda tek başına dolaşan kara delik şok etti!
Uzayda tek başına dolaşan kara delik şok etti!
İçeriği Görüntüle

Türkiye'nin Batı ve Güney kıyılarında, ormanların sessizliğinde yüzlerce yıldır kök salan bir topluluk var: Tahtacılar. Kimi zaman dağ yollarında ellerinde baltalarıyla, kimi zaman halk türkülerinde yürek dağlayan ezgileriyle karşımıza çıkarlar. Onlar yalnızca bir zanaatın değil, bir kültürün taşıyıcısıdır: Ağaçerilerin torunları, doğanın izinde yürüyenlerdir.

Ağaçerilerden Tahtacılara Uzanan Yolculuk

Tahtacıların geçmişi, Oğuz boylarına dayanan Ağaçerilere kadar uzanıyor. Moğol istilası, Timur’un seferleri derken yurtlarından kopan bu topluluk, 15. yüzyılda Osmanlı topraklarında yeniden kök saldı. Adlarını da işledikleri tahtadan, yaşadıkları ormanlardan aldılar. Osmanlı arşivlerinde ilk kez “Cemāat-ı Tahtacıyān” adıyla 16. yüzyılda kayıtlara girdiler.

Ağaçtan Hayat Kurdular

Tahtacılar yüzyıllar boyunca orman işçiliği yaptılar. Sadece ağaç kesmek değil; ağaçla yaşamak, ağaçtan ev, ağaçtan umut kurmak onların yaşam felsefesiydi. Kadın-erkek birlikte çalıştılar. Düğünlerinde, cenazelerinde, bayramlarında bile orman onların kutsalıydı.

İnançta Derin Kökler

Tahtacılar, Alevi İslam inancı içinde, özellikle Kızılbaş geleneğini yaşatır. Bektaşi inancından farklı yönleri olan bu topluluk, Hz. Ali’ye büyük bir sevgiyle bağlıdır. Kapalı bir cemaat yapısına sahip olan Tahtacılar, dedelik sistemi ile yönetilir. Dede, cemaatin manevî lideridir ve yalnızca ocakzade soyundan gelenler bu görevi üstlenebilir.

Muhabir: Zeynep TURGUT