Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Şeker, AKM'de gerçekleştirilen Sırrı Süreyya Önder anmasının ardından saldırıya uğrayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e dair dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. Şeker, "Olay, bir yumruktan ibaret değil" başlıklı yazısında Özgür Özel'e yapılan saldırıyı kınarken hukuk sistemine dair çıkarımlarda bulundu.
İşte Mehmet Şeker'in o yazısı:
Olay, bir yumruktan ibaret değil
Özgür Bey’e yapılan saldırıyı lânetliyoruz. Gerekirse daha fazlasını talep ederiz. Sağlıklı bir toplum yapısı için lânetlemek yetmeyebilir.
66 yaşındaki saldırgan 2004 yılında iki çocuğunu öldürmüş. Diğer iki çocuğunu da öldürmeye çalışırken yakalanmış. Onlar yaralı kurtulabilmiş.
Müebbet hapse mahkûm olan baba taslağı bu kişi, 2020 yılında şartlı tahliye ile çıkmış. Hırsızlık, gasp her numara var.
CHP’den yemek kartı istemiş de vermedikleri için kızmış. Özgür Bey gençleri sokağa çağırdığı için çok sinirlenmiş. Dediğine göre, Özgür Bey’i görünce bir anda saldırmış. Kendine hâkim olamamış. Bak bak!
*
Tahmin yürütmemizin önünde bir engel yok.
Olay, bir yumruktan ibaret değil.
İster organize bir hareket olsun, ister arkasında bir takım karanlık güçler bulunsun, isterse tek başına hareket esin; hiç fark etmez.
O yumruk bütün CHP’lilere, bütün siyasetçilere, bütün millete atılmıştır.
Dolayısıyla yumrukla saldırmanın cezası dört ay ise 86 milyon çarpı dört ay karşılığında cezayı hak etmiş demektir.
*
Tahliye edildiği tarihte geçerli olan kanunların yetersiz olduğunda herkes aynı fikirde. Bugünkülerin ne kadar yeterli olduğunu da ayrıca düşünelim.
Kısasta hayat olduğunu tekrar etmek işe yarar mı bilinmez.
İki çocuğunu öldüren birinin sokakta elini kolunu sallayarak dolaşabilmesi vicdanları rahatsız eder.
Fazlasıyla ediyor nitekim.
İsterse elini kolunu sallamadan, elleri cebinde dolaşsın. Hiç fark etmez.
Bu yapıda birinin gün yüzü görmemesi gerekir. O da yetmez, aldığı canların karşılığını kendi canıyla ödemeli.
*
Saldırıdan sonra Özgür Bey’in yaptığı açıklamayı takdir etmek, her cümlesine imza atmak durumundayız.
“Arkasından ne çıkarsa çıksın, sivil siyaseti kucaklamak, birlikte çalışmak mecburiyetindeyiz. Ben bu saldırıyı siyaset kurumuna yapılmış bir saldırı olarak görüyorum. Kutuplaşmanın kimseye bir faydası yok.” diyen Özgür Bey’in bu sözleri, saldırının arkasında karanlık güçler varsa, onların maksadını geçersiz kılacak nitelikte.
*
Bu menfur saldırının Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde yapılması, “olayın ardında karanlık güçler olabileceği” ihtimalini daha fazla düşünmek gerektiğini işaret ediyor bize.
Terörsüz Türkiye hedefi uğruna, canını dişine takarak çalışan çabalayan, sağlık problemlerine rağmen aralıksız koşturan Sırrı Süreyya’nın cenazesinde muhalefet liderine yapılan saldırı, aynı zamanda yakın korumaların daha dikkatli ve daha tedbirli olması gerektiğini de ortaya koymakta.
*
Saldırıların ve saldırı planlarının hedefi olmayan siyasetçimiz neredeyse yok.
Süleyman Demirel’den Bülent Ecevit’e, Mesut Yılmaz’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar bütün siyasîler hedef oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan için yapılan saldırı planlarının ise haddi hesabı yok.
Bir koruma görevlisiyle görüştüğümüzde şöyle söylemişti: “Eğer güvenlik tedbirlerini biraz hafifletecek olsak, hiç vakit kaybetmeden bir saldırı gerçekleşir.”
Bu açıklamayı unutmak mümkün olmadı.
Buna binaen diyebiliriz ki koruma tedbirlerine laf edenler, üç beş milyon nüfusa sahip izole ve ücra ülkelerin yöneticileri gibi bisikletle dolaşmak gibi fanteziler üreten kafalar bilmem anlayabilir mi?