Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Yazarı Hüseyin Likoğlu, gündemdeki bantlama tartışmasına dair çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Likoğlu yazısının başlığını "Yargı gözüne bant mı çeksin?" olarak belirledi.
Yazısında Ekrem İmamoğlu'na gerçekleştirilen yolsuzluk ve terör operasyonlarına değinen Likoğlu, siyasi arenada yaşananları kendi perspektifiyle sıraladı. İmamoğlu soruşturması sırasında yaşananları kaleme almayı sürdürdü.
"İşte Hüseyin Likoğlu'nun Çarpıcı Yazısı"
15 Temmuz darbe ve ihanet girişiminden sonra oluşturulan Tayyip Erdoğan karşıtlığı, muhalefete uzun yıllar bir konfor alanı oluşturdu. Söz konusu karşıtlık üzerinden her türlü ilkesizliğe imza atan muhalefet, her eleştiriyi bu sayede geçiştirdi.
“Ne olursan ol, kim olursan ol, ne söylersen söyle, yeter ki Erdoğan karşıtı ol” ilkesizliğiyle bir araya gelen beş benzemez, her geçen gün siyasetin seviyesini düşürdü. Bu ilkesizliğin en büyük kazananı şüphesiz CHP oldu.
2019 Yerel Seçimlerinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere CHP’nin seçim başarısında Tayyip Erdoğan karşıtlığı etkili oldu. Yerel seçimlerde elde ettikleri başarı neticesinde 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini de kazanacaklarına öyle inandılar ki daha ilk günlerden itibaren pervasızca davranmaya başladılar.
Özellikle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, bu karşıtlığın rantını yiyenlerin başında geldi. Her türlü usulsüzlüğü, bu karşıtlık sayesinde örtbas etti. “Hakkında ne söylesen ne yazsan ona yarıyor” algısı oluştu. Bugün konuştuğumuz büyük yolsuzlukları 2022’de görenler konuşamaz hale gelmişti. Bu algıyı sonuna kadar kullanan İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle “Escobar” düzeni kurdu.
KAMU GÜCÜ KULLANILARAK İSTANBULLULAR HARACA BAĞLANDI
Ortaya çıkan tablo, klasik yolsuzluğun çok çok ötesinde; ülkemizi, demokrasimizi, siyasi hayatımızı büyük ölçüde etkileyen bir eko-sisteme dönüştü. Siyasiler, partiler satın alındı. İstediği adayı çıkarttırdı, istediği adayı çektirdi. Bütün bunları, İBB’nin imkanlarını kullanarak yaptı.
Bunları yaparken İBB’nin sadece mâlî imkanlarını kullanmakla kalmadı; İBB’nin kamu gücünü de kullanarak İstanbullular haraca bağlandı. Dün Yeni Şafak, haracın ses kaydını yayınladı. Alenen 5 milyon dolar haraç istendi. Verilmezse belediyenin gücü kullanılarak, deprem bahanesiyle AVM’nin kapatılacağı tehditleri savruldu. Mafyalığın ötesi bir durum.
Her şey alenen ortaya çıkınca, büyük soygunun artık gizlenmesinin imkansızlığı belirince, yine Erdoğan karşıtlığıyla meseleyi örtbas etme girişimleri başladı. “Efendim bu yolsuzluk soruşturması Ekrem İmamoğlu’nun işine yarıyor. CHP’nin oyları düşmedi” gibi tezlerle soruşturma sabote edilmek isteniyor.
BOYKOT DEĞİL YARGIYI ETKİLEME ÇABASI
CHP meydanlara döküldü. “Büyük tepki var”mış. Soygunla elde edilen imkanlarla, CHP satın alınmış durumda. Demokrasimiz büyük tehdit altındaymış. Gazeteciler, troller, sokak röportajcıları, algı operatörleri seferber… Topladıkları kalabalıklarla da yargı teslim alınmak isteniyor.
Satın alınan delegeler sayesinde CHP’ye Genel Başkan olan Özgür Özel, medyayı boykot çağrısı yapıyor. Neden? Çünkü yargıyı tehdit ve şantaj kampanyasına dönüşen mitingleri televizyonlar canlı vermiyormuş!.. İşlediği suça medyayı ortak etmek istiyor. Yargıya gösterdiği sopayı, medya eliyle de göstermek istiyor. Çorbacı genel başkanın tehdidine ortak olmayan medyayı boykot ediyorlar.
Çok kalabalık mitingler yapıyorlarmış, seçimi kazanacaklarmış, İmamoğlu’nun çaldığını kendi gözleriyle görselermiş, gene de oy vereceklermiş, CHP cami avlusunda bir kedi yavrusuna şey yapsa da yine CHP’ye oy vereceklermiş.
CHP’lilerin gözü ve gönlü böylesine karardı diye, yargı da gözüne bant mı çeksin?