Orta Doğu siyasi hayatı içinden çok sayıda tarihi öneme sahip lider çıkardı. Yaşanan çatışmalı süreçler, siyasi anlaşmazlıklar, fikir ayrılıkları ve demokrasi mücadeleleri bazı liderleri efsanevi figürler haline getirdi. Lübnanlı siyasetçi Kemal Canbolat'ta, yürütmüş olduğu siyasi mücadeleyle başta Dürzi toplumu olmak üzere Orta Doğu'daki her kavimden insanın saygısını ve sevgisini kazandı.
Kemal Canbolat Kimdir?
Kemal Canbolat, 1917 yılında Lübnanlı Dürzilerin tanınmış ve köklü bir ailesi olan Canbolat sülalesinin mensubu olarak Chouf bölgesine ait Muktara kentinde dünyaya geldi. Babası Fuad Canbolat, Lübnan siyasetinde etkin bir figürdü. Dürzilerin hakları için mücadele veren Fuad bey, kimliği belirsiz bir suikast sonucunda yaşamını yitirdi. Fuad Canbolat'ın vefatının ardından, annesi Nazire hanım Canbolat sülalesinin başına geçerek Lübnan siyasetinde etkin bir figür oldu. Dürzilerin, inançlarını ispatlamak ve politik hakları için kadın bir siyasetçi olarak öne çıktı. O dönem Orta doğu siyasetinin en etkin kadınlarından biriydi. Kemal Canbolat, babasını kaybettiğinde 14 yaşında genç bir delikanlıydı. Annesinin, Orta doğu ve dünyanın gündemine babasının vefatı nedeniyle gelmesi politikaya ilgisini arttırdı. Babasının elim bir suikasta kurban gitmesi, politik açıdan bilinçlenmesine yol açtı.
Kemal Canbolat, politikaya olan ilgisini iyi bir eğitimle tamamlamak istedi. Lübnan'da o dönem faaliyet gösteren en iyi okulların Maruni Hristiyanlara ait olması ve Dürzilere eğitim hakkı tanıması Canbolat'ı cezbetti. İlk eğitimini Hristiyan okullarında tamamladı. Liseden mezun olduğunda Fransızca'yı ana dili düzeyinde biliyordu. Ayrıca Arapça grameri konusunda filolog derecesinde uzmandı. Ana dili ve Fransızca üzerine yürüttüğü çalışmalar neticesinde, hem Arapların hem de Fransız oryantalistlerinin Orta doğu'ya ait çalışmalarını okudu. Lisedeyken felsefe ve edebiyata merakı başladı. Tarih anlatılarından daha ziyade, olayların derininde yatan köklü sebepleri felsefe ve edebiyat aracılığıyla kavrayabileceğini içselleştirdi.
1937 yılında içselleştirdiği anlayış doğrultusunda Felsefe sanat fakültesine kaydoldu. Lübnan'ın saygın okullarından birinde öğrenci olarak, sosyoloji, psikoloji ve vatandaşlık eğitimi aldı. Vatandaşlık kavramı üzerine uzmanlaştı. Bu yıllarda almış olduğu eğitim Lübnan'ın anayasa çalışmalarında belirgin bir rol oynayacaktı. Vatandaşlık tanımına dair fikirlerinin temeline ulus bilincini de almış olduğu eğitim sayesinde yerleştirdi.
Yüksek eğitimine Saint Joseph'te devam etti. Bu yıllarda felsefeyle yoğun bir temas kurdu. Başta mensubu olduğu inancın meşhur Hikmet Risalelerini okudu. Dürziliğin kurucusu Hamza Bin Ali üzerine araştırmalar yaptı. Dürziliğin inanç esaslarının temelinde yer alan felsefi akımları inceledi. Bu doğrultuda, Antik Yunan felsefesini derinlemesine okudu. Hamza Bin Ali'nin taşıdığı fikirlerin "Yeni Platoncu" olması, Canbolat'ı Antik Yunan siyasetini ve düşüncesini kavramaya itti. Ayrıca Dürziliğin etkilendiği ve içinden çıktığı İsmailiye mezhebinin temel kaynaklarını Dürzi bakış açısıyla yorumladı. Bütün felsefi çalışmalarına ek olarak teolojiye de eğildi. Hristiyan yazıtlarını, Maruni efsanelerini, Süryani dualarını en ince ayrıntısına kadar inceledi.
Vatandaşlık tanımı ve hukuki statüler üzerine çalışmaları nedeniyle, yüksek eğitimini Hukuk fakültesinde tamamladı. Serbest avukat olarak mesleğe başladı. Lübnan'da öteki olarak görülen inançların ve insanların davalarını üstlendi. Almış olduğu davalar başlangıçta Dürzi toplumuna ait olsa da, Kemal Canbolat Lübnan'daki mezhepçiliğe karşı çıkarak her kesimden insanın davasını üstlendi. Müvekkilleri arasında Şii, Sünni, Maruni, Dürzi onlarca insan vardı. Canbolat'ın kucaklayıcı tavrı, Beyrut ve çevresinde yayıldı.
*Kemal Canbolat ve Oğlu
Siyasi Kariyeri
Lübnan devletinin resmi avukatı olmasının ardından Kemal Canbolat, resmi olarak siyasete atıldı. Canbolat ailesini siyasal arenada temsil etmek üzere çıktığı yolculuk kısa sürede bütün Dürzi aileleri kapsadı. Canbolat, siyasi çalışmaları neticesinde Lübnanlı Dürzilerin lideri oldu. Arslan, Atraş gibi tanınmış Dürzi ailelerde onun liderliğini kabul etti. Dürziler, Canbolat'ın liderliği etrafında birlik olarak geniş kapsamlı ittifakı kurdu.
Ancak Kemal Canbolat, yalnızca Dürzilerden oluşan bir ittifakı istemedi. Arap milletinin bütün unsurlarıyla bir arada olmasını hayal ediyordu. Nihai amacı Lübnan'daki vatandaşlık tanımını değiştirerek tüm Lübnanlıları eşit kılmaktı. Amcası Hikmet Canbolat'ın vefatının ardından 1943 yılında Milletvekili seçilerek Lübnan Parlamentosuna girdi. O yıllarda Dürzilerin, Meclis Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Kabine yönetiminde yer alması yasak değildi.
Başkan Bişara Huri'nin Anayasal Blok Partisine katıldı. Huri, Lübnan siyasetinde birliği temsil etme gayreti içinde bir liderdi. İnançların, Lübnanlı olma duygusuyla bir araya gelmesini arzu ediyordu. Arap milliyetçiliği temel fikriydi. Ancak eşit bölüşüm, ortak yaşam gibi sembollerle sosyalist sembollerde taşıyordu. Canbolat'ın Arap sosyalizmine yakın duruşu bir araya gelmelerini kolaylaştırdı.
1946 yılında Lübnan'ın Tarım bakanı oldu. Bişara Huri hükümetinin en çalışkan bakanıydı. Canbolat'ın kırsal kesime yaptığı destekler, Lübnanlıların takdirini kazandı. Tarım bakanlığı döneminde etnik ayrılıklara sebebiyet vermemesi, Lübnanlıların ona duyduğu sevgiyi daha da ileri taşıdı.
Ancak 1947 yılında Kemal Canbolat, Bişara Huri hükümeti ile ters düştü. Hükümetin politikalarına yolsuzluk karıştığını iddia etti. Huri'nin sanıldığı gibi Arap birliği istemediğini, otoriter bir rejim kurarak Lübnan'ı kendine bağlamaya çalıştığını söyledi. Lübnan'ın bir kişiye bağlanamayacak kadar derin ve köklü bir tarihe sahip olduğunu siyasi konuşmalarında ve yazılarında anlattı. Bu durum Huri ile ayrılığa sebebiyet verdi. Canbolat, Huri'nin politikalarını mecliste kınayarak istifa etti.
1949 yılında İlerici Sosyalist Parti'yi kurdu. Kurmuş olduğu parti, sosyalizmin eşitlik anlayışını taşımasıyla beraber Arap Milliyetçisiydi. Arap halklarının, sınır tanımaksızın bir araya gelmesini savunuyordu. Canbolat'ın bu fikirleri parti programına alarak kurumsallaştırmasında Filistin meselesi etkili oldu. Filistinli mültecilerin, 1948 Arap - İsrail savaşlarında Lübnan'a göç etmesi, Lübnan'daki bütün yaşantıyı değiştirdi. Lübnan derin bir ekonomik krize girerken, gıda krizi de yaşadı. Canbolat'ın o dönem tarım bakanı olması, Arap yarımadasındaki her türlü krizin bütün ülkeleri etkilediğini görmesine yol açtı.
Arap birliğini sağlamak adına 1951 yılında Beyrut'ta büyük bir Arap partileri konferansı topladı. Yapılan konferans daha sonra Sosyalist cephe konferansları olarak devam etti. Bu yıllarda Lübnan'da bir darbe hükümeti oluştu. Hükümete müdahale eden Genelkurmay Başkanı Fuad Şehab, 1952 yılında kısa bir süreliğine başkanlığı Kemal Canbolat'a devretti. Lübnan'ın yeniden demokratikleşmesiyle yapılan seçimlerde Canbolat, başkanlığı bıraktı. Seçim sonuçlarına uygun olarak, makam mevki göz etmemesi Arap dünyasındaki saygınlığını iyiden iyiye arttırırken, umut beslenilen bir insan olarak görülmesine sebebiyet verdi.
1953 yılında tekrar milletvekili seçildi. Yeniden parlamentoya girmesi, dış politikadaki ağırlaşan gelişmeleri baştan tahlil etmesini sağladı. Canbolat, kurmuş olduğu Arap milliyetçisi siyaseti dış politikada bir yere konumlandırma arzusu içindeydi. Politikalarının merkezine, kurtuluş savaşı vermiş Lübnan'ın bağımsızlığını oturttu. Bununla da yetinmeyerek Orta doğu'ya ABD ve İsrail'in müdahale etmemesi gerektiğini söyleyerek Anti - Emperyalist bir söylem geliştirdi. Bu söylem, seçimleri kazanarak başbakan olan Şamil Şamun'un karşısında konumlanan bir söylemdi. Şamun hükümeti, Canbolat ve taraftarlarının aksine İngiltere - ABD - İsrail ile iyi ilişkilerin kurulmasını savunuyordu. Canbolat, Şamun'un tavrını teslimiyetçilik olarak yorumluyor ve sıkı bir şekilde muhalefet ediyordu.
Canbolat'ın muhalefeti ülkenin gündemine oturmuştu. Ana taşıyıcısı içinden çıktığı Dürzi toplumu olan Canbolat'ın anti - emperyalist tavrı, ailesi ve inancının mensupları tarafından kuvvetle benimsenmişti. Tarihsel olarak, Arap milliyetçiliğine yatkın bir toplum olan Dürziler, küresel çapta Arap politikalarına müdahil olmaya başladı. Dürzi toplumu, Filistin direnişini ilk günden sahiplendi. Filistin'deki kurtuluş örgütleriyle Canbolat'ın liderliğinde ilişki kurdu. Onlara, başta Beyrut olmak üzere Lübnan'ın çeşitli merkezlerinde alan açtı. Arap milliyetçiliği rüzgarı, Mısır'da Nasır'ın etkisiyle günden güne büyüyordu. Canbolat'ın refleksleri de Nasır'cı bir anlayışla uyumluydu. Bu durum Şamun'u oldukça rahatsız etti. 1957 yılında Canbolat taraftarları tarafından şaibeli olarak adlandırılan bir seçimle Kemal Canbolat, ilk kez parlamento dışında kaldı. Kemal Canbolat'ın parlamento dışında kalması Dürzileri rahatsız etti. Canbolat, yerine seçilen Dürzi vekilin Hamade ailesine mensubiyetine de cemaati tarafından kabul edilir bir durum değildi. Üst üste gelen, ağır olaylar neticesinde Dürziler, Maruni - İngiliz - ABD ve İsrail elitlerinin Lübnan'ı rehin aldığını söyleyerek isyan etti. 1958 olayları olarak bilinen bu isyan, Lübnan'ın bağımsızlığının ardından yaşanan ilk ayaklanmaydı.
Yaşanan olaylar güçlükle bastırılsa da Lübnan siyasetinin radikalleşmesine yol açtı. Artık, Lübnan'da gruplar doğu ve batı yanlısı olmakla ayrılıyordu. 1960 yılı yeni bir siyasi yapılanmayı doğurdu. Kemal Canbolat, sosyalist isminden vazgeçerek ulusal kavramını kullanmaya başladı. Ulusal kavramı kapsamında aynı yıl "Ulusal Mücadele Cephesini" kurdu. Kurulan cephede her inanç grubundan parti ve kişi yer alırken, Filistinli mültecilerin temsilcileri de kısmi olarak görev aldı.
1960-1961 yıllarında ikinci kez bakan oldu. Milli Eğitim Bakanı olarak görev yaptığı dönemde, Lübnan eğitim müfredatını değiştirdi. Arap birliğine dönük tarih anlatılarını ders kitaplarına soktu. Müfredatın kapsayıcılığı Lübnanlı diğer siyasetçilerin takdirini kazandı. 1961 yılında eğitim bakanlığı görevini bırakarak içişleri bakanı oldu. Artık, ülkenin güvenliği ve asayişi Canbolat'a emanetti. Canbolat, yeni güvenlik tasarılarını hayata geçirdi. Lübnan'ın demokratik ve eşitlikçi bir güvenlik mevzuatına sahip olması gerektiğini savundu.
Arap milliyetçiliği ve ilerici politikaları nedeniyle 1966 yılında bir kez daha bakan olarak görevlendirildi. Çalışma bakanı olarak görev yaptığı sırada Afrika - Asya dayanışma kongresini topladı. 3.Dünya'yı savunan ülkelerin liderleriyle önemli ilişkiler geliştirdi. Mazlum olarak kabul ettiği milletlerin, emperyalizme karşı mücadelesinde hiçbir ayrım göz etmeksizin bir arada bulunması gerektiğini söyledi. Bu söylemi, siyasetini üçüncü bir aşamaya taşıyarak küresel bir hale getirmesine sebep oldu.
İdeolojik sebepleriyle, 3. dünyacı görüşlerini Filistin meselesi etrafında şekillendirdi. Filistin direnişinin uluslararası kamuoyunda anlatılması için gayret gösterdi. Lübnan'da bulunan Filistinli mültecilerle en çok görüşen ve sorunlarıyla ilgilenen isim olarak Lübnan tarihine geçti.
1970 yılında yeniden İçişleri bakanı olarak görevlendirildi. Suriye'nin Lübnan'a karşı sergilediği müdahaleci tutumdan rahatsız olmasına rağmen Suriye yanlısı partileri meşrulaştırdı. 1972 yılında Lübnan'da yürütmüş olduğu kapsayıcı siyaset nedeniyle, Sovyetler Birliği tarafından verilen Lenin ödülüne layık görüldü. Canbolat, bu ödülü kazanan ender Orta doğulu liderlerden biri oldu.
Ancak bu barışçıl süreç istenilen gibi yürütülemedi. Lübnan'da Marunilerin, Müslüman ve Dürzi siyasilere göre dış güçler tarafından kayırılması yeni bir çatışma ortamı doğurdu. Hiyerarşi de Marunilerin, üst sıralarda yer alması, Müslümanlara üstünlük taslamalarına, Dürzileri ise yok saymalarına neden oldu. Marunilerin dış destekli kışkırtmacı tavrını Kemal Canbolat engellemek istese de başarılı olamadı. Lübnan yeniden kanlı bir sürece gitti. 1975-1976 yılında Canbolat taraftarları da dahil olmak üzere Müslümanlar ile Maruniler arasında kanlı çatışmalar yaşandı.
Kemal Canbolat, iç savaş yıllarında Müslümanların lideri oldu. Maruniler, Müslümanların liderinin Canbolat olmasını kara propagandaya çevirdi. Müslüman olmayan birinin Müslümanlara liderlik yapmasının yasak olduğu bildirilen dini metinleri Lübnan'da dağıttı. Ancak Canbolat, Dürzi kimliği yerine Arap milliyetçisi ve bağımsızlıkçı kimliğini ön plana çıkartarak kışkırtmaların önünü kesti. Lübnan'ın laik bir devlet olduğuna değinerek, Müslüman Arapların davasının yanında olduğunu deklare etti. Fransızlara karşı savaşan Dürzi lider Sultan El Atraş'ın "Din Allah vatan hepimiz içindir" sözünü sloganlaştırdı.
Marunilerin politikalarına rağmen Yaser Arafat ve Filistin direnişiyle bağlarını kuvvetlendirdi. Filistinlilerin her koşulda yanlarında olacağını, Lübnan'da yaşanan karışıklıkların Filistin davasını engelleyemeyeceğini söyledi. Lübnan'da yaşanan gelişmeler Arap dünyasını da kasıp kavuruyordu. Suriye'deki mevcut Baas rejimi, Lübnan iç savaşında Marunilerin yanında yer aldı. Canbolat, bu durumu Suriye'nin emperyalist bir hedefi olarak yorumladı. Baas rejiminin Lübnan'ı tarihsel olarak kendi toprağı kabul etmesinin bir yansıması olarak Lübnan'a müdahale edeceğini belirtti. Suriye'nin Lübnan'a müdahalesine karşı çıktı. Baas rejimiyle ters düşmesi suikast ihtimalini arttırdı. Çünkü FKÖ ve Arafat'ın desteğiyle Canbolat taraftarları Lübnan'ın yüzde 70'inden fazlasını kontrol ediyordu. Maruniler, Canbolat yaşadığı müddetçe savaşı kazanamayız duygusuna kapılmıştı.
Canbolat tahminlerinde haklı çıktı. 1976 yılında Suriye'nin Lübnan'a Marunileri savunma gerekçesiyle müdahalesi, hali hazırda bulunan çatışma alanlarına ek olarak yeni bir cephe açtı.
Bu çatışmalı süreç yaklaşık 9 ay sürdü. Canbolat 1977 yılında, Suriye sınırında savaşan taraftarlarını denetlemek için gittiği bir kontrol noktasında suikasta uğrayarak yaşamını yitirdi. Yaşamını kaybetmesi başta Yaser Arafat olmak üzere Filistin direnişini savunan bütün kurumları derinden yaraladı. Arap dünyası, Canbolat'ın suikasta kurban gitmesini kabullenemedi. Yıllar sonra suikastın Suriye İstihbarat Servisi tarafından yapıldığı ortaya çıktı.
*Kemal Canbolat Posteri Taşıyan Lübnanlı Bir Arap Milliyetçisi
Kemal Canbolat'ın Kökenine Dair Alıntılar
Kemal Canbolat'ın soyadı Arapça kökenli olmadığı için, Arap kavimleri tarafından merak edildi. Canbolat, Osmanlı Türkçesinde yer alan Canpulat kelimesinden geliyordu. "Canı berk, sağlam kişi" demekti. Bu durum Canbolat'ın aile köklerinden kaynaklanıyordu. Kemal Canbolat'ın büyük dedesi "Canpolat Bey" 1550 yılında Osmanlı İmparatorluğunun Kilis valisiydi. Canbolatoğulları olarak anılan sülalenin mensupları arasında, daha önce Abbasi ve Memlükler döneminde üst düzey bürokrat olarak görev yapmış isimlerde bulunuyordu. Eyyubi soylu Hasankeyf ailelerinden biriydi. Bu hanedan aileye Eyyubiler tarafından Hatay yöresi bir dönem ikta olarak da verilmişti. Ailenin Lübnan'da bulunan Dürzi dağlarına yerleşmesi ise 16. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşti.
Bu tarihten itibaren Canbolatoğulları, Lübnan ve Levant tarihine damga vurdu. Havran Dürzi isyanlarında rol alan önemli bir aileydi. Tarihsel olarak Marunilerle, rekabet içinde yaşadı. Lübnan siyasetinde Canbolat'ın, Marunilerle yaşadığı tarihsel ayrılık tartışılırken ailesinin köklerine daima vurgu yapıldı.
Kemal Canbolat'ın Yazarlığı
Kemal Canbolat, Lübnan ve Arap edebiyatının yetkin bir düşünürü ve edebiyatçısıydı. Düşünce kitapları başta olmak üzere, roman ve öykü metinleri kaleme aldı. Yaşamı boyunca 43 kitabı yayımlanan Canbolat'ın eserleri bugünde Arap dünyasında okunuyor.
Kemal Canbolat'ın Hayatından Bir Anekdot
Kemal Canbolat'ın Lübnan siyasetinde aktif bir rol oynaması pek çok veciz anıyı beraberinde getirdi. Yaser Arafat'la yaşadığı diyaloglar, meclisteki tutumu esnasında yaşadıkları yazıldı veya anlatıldı.
Küçük bir anekdot:
"1940'ların başında Lübnan Parlamentosu'na ilk kez seçildiğinde, terbiyesinden ötürü başını eğerek meclis salonuna girince, oranın gediklisi sayılan bir aristokrat milletvekili, Dürzî olması hasebiyle kendisini aşağılamaya kalktı:
"Başınızı eğik tutmanız, utancınızdan olmalıdır Kemal Beg!"
Dürzî lider'in yanıtı şu oldu:
"Taneleri sağlıklı ve dopdolu olan buğday başağının başı daima eğiktir beyefendi!"
*Kemal Canbolat'ın Dürzilerle yaptığı görüşmelerden bir kare