Forbes’in 2024 “Türkiye’nin En Zengin İş İnsanları” listesinde 5.4 milyar dolarlık servetiyle zirvede yer alan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, LinkedIn’de yaptığı çarpıcı bir paylaşımla iş dünyasındaki rüşvet sorununa dikkat çekti. Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar’ın rüşvet üzerine başlattığı tartışmaya katılan Ülker, rüşvetin artık sadece haksız kazanç için değil, hak edilenin alınması için bile gerekli hale geldiğini belirtti. İşte Ülker’in açıklamaları ve rüşvet tartışmasının detayları:
Murat Ülker’den Sert Rüşvet YorumuMurat Ülker, LinkedIn’de Kaan Sidar’ın rüşvet konulu paylaşımına yanıt vererek iş dünyasında rüşvetin boyut değiştirdiğini vurguladı. Ülker, “Rüşvet malum çift taraflıdır. Hakkı olmayan bir şeyi elde etmek için alınır, verilir. Fakat artık karşılaştığımız durum daha da fecidir. Zira hakkınız olanı elde etmek için de artık rüşvet yani haraç vermekle olabiliyor derler. Çaresi de bilinir amma…” ifadeleriyle, rüşvetin bir “haraç” düzeyine ulaştığını ve sistemik bir sorun haline geldiğini belirtti. Ülker’in bu çıkışı, iş dünyasında ahlaki çöküşün derinleştiğine işaret etti.
Kaan Sidar’dan Rüşvet İlleti Üzerine AnalizKaan Sidar, LinkedIn’de rüşvetin tarihsel ve toplumsal boyutlarını ele alan bir paylaşım yaptı. Sidar, Hilmi Yavuz’un rüşvet üzerine yazısını referans göstererek, “Rüşvet bir illettir ve asırlardır çare bulunamamıştır. Aşıymış, antibiyotikmiş hepsi nafile,” dedi. Rüşvetten korunmanın ancak namuslu, sağlam karakterli bireylerle mümkün olduğunu vurgulayan Sidar, Fuzûlî’nin “Selam verdim, rüşvet değildur deyu almadılar” dizesini hatırlatarak rüşvetin Osmanlıdan bu yana süregelen bir sorun olduğunu belirtti. Sidar’ın paylaşımı, rüşvetin tarihsel köklerine ve günümüzdeki etkilerine ışık tuttu.
Rüşvetin Tarihsel Kökleri: Osmanlıdan GünümüzeSidar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu’nun “Osmanlı Devleti’nde Rüşvet” adlı çalışmasından alıntılar yaparak rüşvetin devletleşme sürecinde yaygın bir sorun olduğunu aktardı. Mumcu’ya göre, Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve vezir-i azamı Rüstem Paşa, rüşvetin devlette kurumsallaşmasında önemli bir rol oynadı. Rüstem Paşa’nın makam satışları ve yolsuzlukları, rüşvetin devlet yönetiminin bir parçası haline gelmesine yol açtı. Sidar, Mumcu’nun “Rüşvetin önlenmesi neredeyse imkânsız, ancak tehlikesi azaltılabilir” sözünü hatırlatarak, Türkiye’de ahlaki ve toplumsal önlemlerin alınmadığını belirtti.
İslami Değerler ve Rüşvetin ÇöküşüSidar, Müslüman Türk toplumunun İslami ahlak değerlerinin çöktüğünü ve bu çöküşün özellikle İslami hassasiyetleri olan iktidarlar döneminde onarılmadığını ifade etti. Rüşvetin, devlet yönetiminde üst düzey isimler tarafından normalleştirildiğini savunan Sidar, Kanuni döneminde rüşvetin “dürüst yönetimle eş tutulduğunu” aktardı. Gazi Giray’ın “Ehl-i İslâm illerin küffar garet eyledi / Ey hûdâ nâ-teresler siz rüşvet alın oturun” dizeleriyle rüşvetin tarihsel bir sorun olarak ele alındığını belirtti.
Avrupa’dan Osmanlıya Rüşvet ÖrneğiSidar, Avusturya İmparatoru Ferdinand’ın elçisi Ogier Ghiselin de Busbeck’in 16. yüzyılda İstanbul’a geldiğinde rüşvet teklif ettiğini ve bir paşanın bunu kabul ettiğini yazdığını aktardı. Busbeck’in “Türk Mektupları”nda bu olayı detaylandırması, rüşvetin uluslararası ilişkilerde bile bir araç haline geldiğini gösteriyor. Sidar, bu örnekle rüşvetin yalnızca yerel bir sorun olmadığını, tarih boyunca küresel bir mesele olarak varlığını sürdürdüğünü vurguladı.
İş Dünyasında Rüşvetin Yeni BoyutuMurat Ülker’in “Hakkınız olanı almak için bile rüşvet vermek gerekebiliyor” sözü, iş dünyasında rüşvetin artık bir “haraç” gibi algılandığını ortaya koydu. Ülker’in bu yorumu, devletin ve bürokrasinin işleyişinde ahlaki standartların erozyona uğradığını ve yasal hakların bile rüşvetle elde edilebildiğini ima ediyor. Ülker, çarenin bilindiğini ancak uygulanmadığını söyleyerek, sistemsel bir reform ihtiyacına işaret etti.
Çözüm Önerileri ve Toplumsal BeklentilerSidar, rüşvetle mücadelede namuslu ve sağlam karakterli bireylerin önemine vurgu yaptı. Ancak Mumcu’nun da belirttiği gibi, rüşvetin tehlikesi ekonomik, ahlaki ve toplumsal önlemlerle azaltılabilir. Türkiye’de bu önlemlerin alınmaması, rüşvetin bir “norm” haline gelmesine yol açıyor. Ülker’in “Çaresi bilinir amma…” ifadesi, çözümün siyasi irade ve toplumsal bilinç gerektirdiğini, ancak bu iradenin eksik olduğunu düşündürüyor. İş dünyası ve vatandaşlar, rüşvetin önlenmesi için daha şeffaf ve hesap verebilir bir sistem talep ediyor.
ü
