Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye’deki cuma hutbesi, “zina”, “ev arkadaşlığı” ve “flört” gibi ifadelerle tepki çekerken, aynı gün Avusturya’nın Viyana Merkez Camii’nde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından okunan hutbe tamamen farklı bir tonda yankı buldu. Türkiye’de haram ve günah vurgusuyla hazırlanan metin, Viyana’da barış, merhamet ve iyilik çağrısına dönüştü. Bu durum, kamuoyunda tartışma yaratırken, hutbelerin içeriğindeki farklılık dikkat çekti. İşte Türkiye ve Avusturya’daki hutbelerin detayları ve tartışmanın perde arkası…

Türkiye’deki Hutbe: Günah ve Haram Vurgusu

Diyanet’in Türkiye’deki cuma hutbesi, sert ifadeleriyle gündeme oturdu. Hutbede, zina “en büyük günahlardan biri” olarak nitelendirilirken, flört, arkadaşlık, gönül ilişkisi, yasak aşk ve çapkınlık gibi kavramlar “harama kapı aralayan” davranışlar olarak eleştirildi. Özellikle, “Aralarında dinen evlenme engeli olmayan erkek ve kadının baş başa kalması ya da ev arkadaşlığı haramdır” ifadesi, sosyal medyada ve kamuoyunda geniş yankı buldu. Hutbe, bireysel ilişkileri hedef alan üslubuyla muhafazakâr kesimden destek alsa da birçok kişi tarafından “özgürlükleri kısıtlayıcı” olarak değerlendirildi.

Hutbenin, modern yaşam pratiklerini eleştiren ve gençleri hedef alan yaklaşımı, Diyanet’in toplumsal meselelere bakış açısını bir kez daha tartışmaya açtı. Eleştirmenler, hutbenin bireylerin özel hayatına müdahale ettiğini ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiğini savundu.

Viyana’da Farklı Bir Ton: Barış ve İyilik Mesajı

Aynı gün, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Avusturya’nın Viyana Merkez Camii’nde gurbetçi Müslümanlara hitap etti. Ancak, Türkiye’deki hutbenin aksine, Erbaş’ın Viyana’daki konuşması tamamen farklı bir içerikle şekillendi. Zina, ev arkadaşlığı veya flört gibi konulara hiç değinmeyen Erbaş, “Yeryüzünde iyiliği egemen kılmak, kötülüğü ortadan kaldırmak en büyük sorumluluğumuzdur,” dedi. İslam’ı rol model bir yaşamla temsil etmenin önemini vurgulayan Erbaş, “Bizi görenler İslam’a heveslensin. Yaşadığımız her yeri barışın ve esenliğin yurdu yapalım,” mesajıyla birleştirici bir dil kullandı.

Viyana’daki hutbe, ibadetlerin ve iyiliklerin kalıcı değerine odaklanırken, Türkiye’deki metnin sert ve yasaklayıcı üslubundan uzak bir yaklaşım sergiledi. Bu farklılık, Erbaş’ın Avrupa’daki Müslüman topluma hitap ederken daha ılımlı ve evrensel bir dil tercih ettiği yorumlarına yol açtı.

Hutbelerdeki Çifte Standart Tartışması

Türkiye ve Avusturya’daki hutbeler arasındaki zıtlık, Diyanet’in iletişim stratejisine dair soru işaretleri yarattı. Uzmanlar, bu durumun birkaç nedenden kaynaklanabileceğini belirtiyor:

Kültürel Farklılıklar: Avrupa’daki Müslüman toplulukların yaşadığı çok kültürlü ortam, Diyanet’i daha kapsayıcı bir dil kullanmaya yöneltmiş olabilir.

Siyasi Hassasiyetler: Avusturya’da İslam’ın resmi din statüsüne sahip olması ve Müslüman toplumuyla ilişkilerin hassasiyeti, hutbenin içeriğini etkilemiş olabilir.

Tatar: Türk milletinin ayrılmaz parçasıyız, bize verilen değeri bir kez daha gördük
Tatar: Türk milletinin ayrılmaz parçasıyız, bize verilen değeri bir kez daha gördük
İçeriği Görüntüle

Toplumsal Tepkiler: Türkiye’deki hutbenin yaratacağı tepkilerin Avrupa’da farklı bir bağlamda algılanacağı öngörülerek metin yumuşatılmış olabilir.

Hutbelerdeki bu çifte standart, Diyanet’in mesajlarını yerel ve küresel bağlamlara göre uyarlama çabasını gösterse de Türkiye’deki sert söylemin tutarlılık tartışmalarını tetiklediği açık. Eleştirmenler, Diyanet’in Türkiye’de daha muhafazakâr bir tabana hitap ederken, yurt dışında evrensel değerleri öne çıkardığını savunuyor.

Diyanet’in Çift Yönlü Mesajı Ne Anlama Geliyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye ve Avusturya’daki cuma hutbeleri, aynı gün iki farklı vizyon sundu. Türkiye’de zina ve ev arkadaşlığı gibi konulara odaklanan sert bir söylem, Viyana’da yerini barış, merhamet ve iyilik vurgusuna bıraktı. Bu farklılık, Diyanet’in küresel ve yerel bağlamlara göre mesajlarını uyarladığını gösterse de tutarlılık ve şeffaflık tartışmalarını beraberinde getirdi.