ABD Başkanı Donald Trump’ın Grönland’ı satın alma fikrine tepki olarak başlatılan “California’yı Danimarka’ya bağlama” kampanyası, espri olarak başlasa da 300 bine yakın imza topladı.
Danimarka’da bir grup arkadaş tarafından başlatılan bu mizahi girişim, özellikle sosyal medyada büyük ilgi gördü. Kampanyanın organizatörlerinden Xavier Dutoit, bu fikrin tatilde bir Amerikalı turistin Trump’ın Grönland planlarına dair konuşmalarına kulak misafiri olmasının ardından ortaya çıktığını belirtti.
“Trump’ın ne kadar saçma bir öneride bulunduğunu göstermek istedim.” diyen Dutoit, kampanyanın kısa sürede Fransa’dan Orta Doğu’ya kadar geniş bir coğrafyada yankı bulduğunu ifade etti.
İnternet sitesinde yer alan kampanya açıklamasında, California'nın ABD’den satın alınarak Danimarka’nın bir parçası olması öneriliyor. Gerekçe olarak ise eyaletin sıcak iklimi, teknoloji sektörü, özgürlükçü yapısı ve meşhur avokadoları gösteriliyor. Kampanyada ayrıca, Trump’ın eyaletin Demokrat ağırlıklı seçmen yapısı nedeniyle “doğru fiyat karşılığında burayı vermeye razı olabileceği” esprisi yapılıyor.
Hukuki açıdan mümkün mü?California Üniversitesi’nden hukuk profesörü Stephen Gardbaum, bir ABD eyaletinin satılmasına dair herhangi bir hukuki emsal bulunmadığını vurguladı. ABD, geçmişte Louisiana ve Alaska’yı satın almış olsa da, bu bölgeler eyalet statüsüne sahip değildi. Ayrıca, ABD Yüksek Mahkemesi’nin Texas v. White kararına göre, eyaletlerin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesi yasadışı kabul ediliyor.
Buna rağmen Gardbaum, federal hükümet ve diğer eyaletler anlaşırsa California’nın bağımsız olabileceğini, sonrasında da başka bir ülkenin parçası haline gelebileceğini ifade etti. Ancak Trump ve Kongre’nin, nüfus ve ekonomik kayıplar nedeniyle böyle bir süreci desteklemeyeceğini belirtti.
Kampanyanın, hukuki bir karşılığı olmasa da siyasi mesaj içerdiğini söyleyen Gardbaum, “Cumhuriyetçiler büyük ihtimalle California’nın ayrılmasını sevinçle karşılardı.” dedi.
Trump’tan ise kampanyaya dair henüz bir açıklama gelmedi. Kampanya organizatörleri bu sessizliği, “muhtemelen bir pazarlık taktiği” olarak yorumladı.
