Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, gözlemci üye Türkmenistan ve TDT üyesi olmayan Tacikistan’ın, 35 yıl sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) yok sayarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) büyükelçi ataması, Türkiye’de büyük yankı uyandırdı. 3-4 Nisan 2025’te Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen AB-Orta Asya Zirvesi’nde imzalanan bildiride, KKTC’nin varlığını reddeden ve Rum tezlerini destekleyen BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlılık vurgulanması, tepkileri daha da artırdı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgili sessiz kalması ise kamuoyunda hayal kırıklığı yarattı. İşte olayın detayları:

Türk Cumhuriyetleri’nden Beklenmedik Adım

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan, AB ile 4 Nisan 2025’te Semerkant’ta gerçekleştirilen ilk AB-Orta Asya Zirvesi öncesinde ve sonrasında GKRY’ye büyükelçi atadı. Bu hamle, TDT’nin üç tam üyesi ve bir gözlemci üyesinin, KKTC’yi tanımayarak Rum yönetimini “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak kabul ettiğini gösterdi. Zirve sonrası yayımlanan ortak bildiride, BM Güvenlik Konseyi’nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına “güçlü bağlılık” vurgusu, Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı ve KKTC’yi hedef alan bir tutum olarak yorumlandı.

BM’nin 541 ve 550 Sayılı Kararları Ne Anlama Geliyor?

BM Güvenlik Konseyi, 15 Kasım 1983’te KKTC’nin bağımsızlık ilanının ardından 541 sayılı kararı kabul ederek, bu ilanı “yasadışı” ve “hukuken geçersiz” saydı. Karar, tüm devletlere KKTC’yi tanımama ve yalnızca Rum yönetimini “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanıma çağrısı yaptı. 11 Mayıs 1984’te kabul edilen 550 sayılı karar ise bu tutumu pekiştirdi; Türkiye ile KKTC arasındaki büyükelçi atamalarını “ayrılıkçı ve yasadışı” olarak niteledi, Maraş’ın Rum yönetimine iadesini talep etti ve Türk askerinin adadan çekilmesini istedi. AB-Orta Asya Zirvesi Bildirisi’nin 4. maddesinde bu kararlara bağlılık vurgulanması, imzacı ülkelerin KKTC’yi yok saydığını ve Türkiye’yi “işgalci” olarak gördüğünü ortaya koydu.

Türkiye’nin Tarihi Desteği ve Kardeşlik Bağı

Türk Cumhuriyetleri, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını ilan ettiğinde, Türkiye her zaman onların yanında oldu:

Kazakistan: 25 Ekim 1990’da bağımsızlığını ilan etti; Türkiye aynı gün tanıyan ilk ülke oldu.

Türkmenistan: 22 Ağustos 1990’da bağımsızlığını duyurdu; Türkiye yine aynı gün tanıdı.

Özbekistan: 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etti; Türkiye ilk tanıyan ülke oldu.

Kırgızistan: 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını duyurdu; Türkiye aynı gün tanıdı.

Tacikistan: 9 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan etti; Türkiye ilk tanıyan ülkelerden biriydi.

Türkiye, bu ülkelerde ilk büyükelçilikleri açarak manevi ve diplomatik destek verdi, Türk dünyasının yalnız olmadığını dünyaya gösterdi. Ancak 35 yıl sonra, bu ülkelerin GKRY’ye büyükelçi ataması ve KKTC’yi reddetmesi, kardeşlik ruhuna zarar verdiği gerekçesiyle eleştirildi.

AB’nin 12 Milyar Avroluk Yatırım Paketi ve Diplomatik Baskı

Semerkant Zirvesi’nde AB, Orta Asya ülkelerine 12 milyar avroluk bir yatırım paketi sundu. Paket, enerji, ticaret, yeşil teknoloji ve Orta Koridor’un geliştirilmesi gibi alanları kapsıyor. Uzmanlar, bu ekonomik teşviklerin, Türk Cumhuriyetleri’nin GKRY’yi tanıma ve BM kararlarını destekleme kararında etkili olduğunu belirtiyor. Özellikle Fransa ve Yunanistan’ın, AB üzerinden bu ülkelere baskı uyguladığı, enerji ve maden kaynakları gibi stratejik çıkarlar karşılığında GKRY’ye büyükelçi atamalarını teşvik ettiği öne sürülüyor. KKTC eski Özel Temsilcisi Ergün Olgun, “AB’nin 12 milyar avroluk açılımı, Rum tarafının tanınma baskısını fırsata çevirdi,” dedi.

KKTC’den ve Türkiye’den Tepkiler

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Antalya Diplomasi Forumu’nda yaptığı açıklamada, Türk devletlerinin Rum tarafıyla ilişkilerinde daha dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı: “Türk devletleri, Rumlarla ilişki kurabilir, ancak KKTC ile de benzer ilişkiler kurmalı. Rumların oynadığı oyun insanlığa sığmaz. Türk devletleri, Kıbrıs Türk halkının hakları tescil edilene kadar Rumlara ‘Bekle’ demeli.” Tatar, bu kararların Türk devletleri tarafından gözden kaçırılmış olabileceğini, ancak sonuçlarının ciddiyetine dikkat çekti.

Berdimuhamedov, Kırgızistan’da resmi temaslarda bulundu
Berdimuhamedov, Kırgızistan’da resmi temaslarda bulundu
İçeriği Görüntüle

Türkiye kamuoyu ise Dışişleri Bakanlığı’nın sessizliğine tepki gösteriyor. Sosyal medyada, “Kardeş ülkelerin KKTC’yi yok sayması dost kazığıdır” yorumları öne çıkıyor. Vatan Partisi Türk Devletleri ile İlişkiler Bürosu’ndan Halil Özsaraç, “Türkiye, Orta Asya’yı AB’ye kaptırma riskiyle karşı karşıya. Doğu Akdeniz üzerinden ticari mekanizmalar kurularak bu süreç tersine çevrilmeli,” önerisinde bulundu.

Türk Dış Politikasında Kırılma ve TDT’nin Geleceği

Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, büyükelçi atamalarının TDT için bir kırılma noktası olduğunu belirterek, “Bu hamle, Rum yönetimi ve Yunanistan’ın AB’yi kullanarak attığı bir adımdır. KKTC’yi gözlemci üye yapan TDT, şimdi bu ülkelerin GKRY’yi tanımasıyla yara aldı,” dedi. Yaycı, Türkiye’nin KKTC ile entegrasyonu derinleştirerek, özerk devlet anlaşması gibi adımlar atması gerektiğini savundu. Türk dünyası araştırmacısı Osman Kepenek ise “Bu adım, kardeşlik ruhunu zedeler,” diyerek TDT’nin 2040 vizyonuna gölge düştüğünü ifade etti.

Türkiye’nin Sessizliği ve Beklenen Adımlar

Türk Cumhuriyetleri’nin 35 yıl sonra GKRY’yi tanıyarak KKTC’yi yok sayması, Türkiye’nin Kıbrıs politikasında ciddi bir sınav olarak görülüyor. AB’nin ekonomik baskısı ve Rum-Yunan diplomasisinin etkisiyle atılan bu adımlar, TDT’nin dayanışma ruhunu sorgulatıyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan henüz bir açıklama gelmezken, kamuoyu, 1974 Barış Harekâtı’nı ve KKTC’yi hedef alan bu kararlara karşı net bir diplomatik tepki bekliyor. Türkiye’nin, KKTC’nin uluslararası tanınırlığını artırmak için TDT içinde ve dışında daha etkin bir diplomasi yürütmesi gerektiği vurgulanıyor.

ü

Muhabir: Koray TÜMAY